zevklimp3.org
buradan ara dostum epey bi indirirsin

ttnet müzik'den indirebilirsin. hem barış abiye saygısızlık etmiş olmazsın.

teknokask'ı var mıydı? varsa bedavaya gelir.

ki tahminen yok, o zaman genellikle ilk alış fiyatınızın 5te 2si - yarısı civarında bir paraya gelir. misal: acer aspire 6935 gemstne - fiyatı 1.600 idi aldığımda. ekranı (ki bende teknokask vardı allaşükür) 700 8000 tl ye tamir ederiz dediler.

böyleyken böyle

kendi servisine gitmezsen en fazla olsun olsun 400. mecidiyeköy'de bir sürü laptop tamircisi var bence git tek tek fiyat al hepsinden.

geçen arkadaş üzerine basıp kırmış. 400 lira demişler.

capsler kurbaga olmus.

no country for old men.

başkalarının hayatı.

gemide.

gemide.

into the wild çok güzeldir, olmazsa pulp fiction görüyorum orda bir yerde sanki.

dead man's shoes'un ismi güzelmiş.

diary of a sex addict

wrestler
the life of david gale

beautiful mind

gerçek bi' dram izlemek istersen hotel ruanda'yı izle derim

diary of a sex addict adını haketmeyen bi film. gayet sıradan.

inglourious basterds en iyisidir..hotel rwanda bayar bu saatte.

daha önce seyretmediysen pulp fiction
mystic river da olur.

gemide superdir.
knocked up da birkac cok iyi espri var onun disinda o kadar da iyi bir film degil.
pulp fiction.


bu ucunden sec begen al :)

into the wild kesinlikle

National Treasure'ları boşver öncelik sırası var ise diğerlerinden herhangi birini seçebilirsin(dim). Ama into the wild

zodiac ile das leben der anderen-başkalarının hayatı da iyidir

başkalarının hayatı yazınca onu fark etmemişim bile. evet onu da izlemeli.

başkalarının hayatı ve I am sam.

Jacket da olabilir, hastasıyım o filmin bilmem kaç kere izledim. Kelebek etkisi tadında bir film.

the hangover al sana geçen senenin en komik filmi :)

the notebook- yoğun bir aşk filmi

(bkz: tickets)

kefilim.

(bkz: looking for eric)

das leben der anderen a.k.a. "the lives of others"
(2006)

intacto
(2001)

sprited away
princess mononoke
kore dizilerini tavsiye ederim

Gamer

hazır tatil ve bol bol boş zamanın varken izleyemediğin serileri tamamla derim. yuh diyceksin ama mesela ben lotr godfather ve star wars serisini izlememiştim (evet) hepsini bitirdim tatilde çok da keyifli oldu arka arkaya izleyince. onun dışında planet of apes serisi var mesela yada dizi izleyebilirsin lost acayip sarıyor. ilk başladığımda 3 gün boyunca aralıksız izlemiştim(sadece uyku tabi). yada heroes olur himym var scrubs futurama olur prison break flashforward filan hepsi çok iyi diziler.

zombieland izle kop

the fall

v for vendetta
snatch
fight club
american history x
heat
goodfellas
ben x
vs.. vs.. daha da arttırabilirim hepsi de şahanedir.

wicker park

cevapları tiklemeye ne dersin?

dostum 5.5'u kafan güzelken bile alırsın. deneme yapman yeterli. speaking'de hiç susma. fikirlerini belirttikten sonra açıklamasını da yap. "i think ... because ..." gibi. hmm bir de sorulan sorulara asla sadece yes veya no deme. salla bir şeyler açıkla mantıklı olduğu sürece istediğin kadar salla. ben bahçemde sebze yetiştiriyorum bile demiştim :)
writing'de firstly, secondly, in addition, furthermore, moreover, nevertheless, nonetheless gibi şeyleri (adları neydi aklıma gelmedi) kullanmayı unutma.
listeningde dikkatli ol, dinlerken sorunun üzerinde not al ya da cevapla.
reading zaten kolay.

başarılar dilerim.

IELTS'in güzelliği, karşında bi insan var ve soruları değiştiriyor. Bana sağlıklı yiyecek konusu ile başlamıştı, toplu taşımaya filan döndü. Yani sen o konuda konuşmak istemiyorsan başka konulara da geçiyor. Bu yüzden kafanı yorma bir şekilde yaparsın. ama bira sisesi kapağının da dediği gibi, yes no diye geçiştirme. According to me de, in to my opinion filan diye başla. ilk sınavımdı IELTS ve 8.0 almıştım speaking'ten ki, grammer'im sıfırdır neredeyse...

ilerde başkası arar, merak eder diye söylüyorum. soruyu sorduktan sonra sınava girdim. listening ve writing ilk yapıldı. rezalet geçmişti. ondan 4 gün sonra speaking vardı ama rezil durumdaydım. midemi üşütmüştüm geberiyodum. dedim ilk parti kötü geçti gitmiim. neyse sonra gaza geldim gitim konuştum karıyla. 9 üstünden 6 almışım. yaptıım 2-3 tane sınav örneği yapmak. daha önceden çok altyazılı film izledim. onunda katkısı olabilir

ben çek cumhuriyeti'ni seçicem. seninki gibi aşmış kriterlerim yoktu o yüzden önceki sınıflardan oraya gidenlere sordum "ortam süper. kızlar şiir gibi. hibe her türlü yetiyor." dediler kararımı verdim.

Yüksek lisans için kendinize şimdiden yer ayarlamak, bağlantılar da kurmak istiyorsanız Almanya.

çek cumhuriyetini ben de düşünüyorum ama hibe için tam tersini duymuştum..almanya da aslında iyi olur ama ne yalan söyliyim almanlardan biraz çekiniyorum,malum almanya da epey bi türk nüfusu var adamlar biraz bıkmış haliyle..

benim konuştuklarım ostrava'daydı. belki şehir fark eder çünkü prag turist şehri olduğundan pahalıdır.

geçen dönem almanyaya gittim erasmusla. ben de türklere karşı önyargılı insanların sebep olduğu kötü anıları dinledim gitmeden önce ve biraz çekiniyordum ama hiç öyle bi şey yaşamadım. sanırım üniversite ortamında insanların bakış açısı farklı oluyor, üniversiteyle alakası olmayan insanlarla da pek muhabbetiniz olmuyor zaten.
almanyadaki türk nüfusunun iyi yönleri de var, türkiyeyle ilgili herhangi bi şeyi özleyince bulmak zor olmuyor

cek cumhuriyeti (prag'i biraZ ayri tutarak) gorup gorebileceginiZ en ucuZ ve en keyifli ulkelerden birisi. insanlar (genel kaninin aksine) son derece sevimli ve sicak, hicbir sey umurlarinda degil filan. gundelik hayat cok ama cok huZurlu. hani "tasi taragi toplayip guneye gitmek" gibi bir nevi ama tam tersi aslinda. velhasil boyleyken boyle, cok oneririm.

boşverin onları, torrent öğrenin.

müzik indirmek için kullanıyorsan şu siteler işini görür

en.vpleer.ru
mrtzcmp3.net

(bkz: ares regular)

kazaa vardı bi aralar

posta gazetesinin köşe yazarı var. sabah gazetesi köşe yazarı engin ardıç var.
posta gazetesinde 2. sayfada unuttum adını şimdi.

artık eskisi gibi sevmesem de engin ardıç fena değildir. hep siyaset yazma arada yaptığı avusturya seyahatlerinden falan bahseder. bazen küfür de eder. zaman zaman aynı şeyleri tekrarlasa da laf sokar falan. hem ekşisözlükte de popüler bayağı.

yılmaz özdil hariç herkesi okuyabilirsin. yaş 20nin altındaysa yılmaz özdili de ayıla bayıla da okuyabilirsin aslında. daha büyüksen aman diyim gaç. engin ardıç geliyor aklıma benim de.

ece temelkuran ile can dündar'ı oku derim.

ayşe arman'dan da uzak dur bi zahmet.

bu konuların paşası selahattin dumandır

herkes gibi bende enginar dic diyorum. selahattin dumanda bozuyor agzini bazen. en son vatandaydi galiba. simdi nerde bilmiyorum.

(bkz: hasan pulur)

zaman gazetesinde melih arat var orta sayfalarda yazıyor, haftasone eklerinde de mustafa armağan var,sabah'ta engin ardıç da yazılmış o da iyi.

Yıldırım Türker diyorum, başka da bir şey demiyorum. Radikal'de. Diğerleri onun kadar cesur değil.

gazetelerde yazıyor mu bilmiyorum, pusula.tv'den mithat bereket'in sürekli güncellenen köşesini tavsiye ederim.

çetin altan da iyidir..

bunun yerine kendi zevkini kendin bulmaya çalışsan?
köşe yazısı yerine ekşisözlük okuyup orda beğendiğin yazarları bulup geçmiş ve gelecek tüm yazılarını okuyabilirsin. hem daha az popülist, daha az yönlendirilmiş ve daha yararlı bilgiler olur.

tam dediğin gibi nur çintay a. var.

altan öymen

björk - jöga

paul stanley - live to win

prodigy - smack my bitch up
prodigy - firestarter
dj tiesto - lethal industry

ben 5-6 gündür (bkz: Oi Va Voi) ile kafayı bozmuş durumdayım. her telden parçaları var bunların(cazımsı tınılar, musevi ezgileri, balkan havaları, doğu melodileri, batı işi vs.). pek bir sevdim. parçalarından önermeye kalksam çok olacak şimdi. indir indir dinle... hatta doğrudan albüm olarak indir. "laughter through tears" albümü harikadır mesela. beğenirsen diğer albümlerine de bak mutlaka! final dönemimde gayet iyi geldi bu zibidiler bana :)

summer overture

drum'N bass dinle
www.dnbradio.com

secret garden - nocturne
pink floyd - high hopes

bjork - army of me
red elvises - boogie on the beach

bi de shpongle, tripswitch gibi saykodelik şeylerle de ders çalışırken gaza gelmişliğim vardır..

Guns N' Roses'ın ilk albümü Appetite for Destruction. Albüm komple gaz. Şarkıları:
1. welcome to the jungle (çok gaz)
2. it's so easy
3. nightrain (çok gaz)
4. out ta get me
5. mr brownstone
6. paradise city
7. my michelle (çok gaz)
8. think about you
9. sweet child o mine
10. you re crazy
11. anything goes
12. rocket queen

benim nick işini görür.

beastie boys - sabotage

Bob sinclar - Love generation

queen - don't stop me now

tam don't stop me now demek üzereydim :)
somebody to love - jefferson airplane(jim carrey'ninki de iyidir)
born to be wild
holly diver vs vs

her türlü rammstein etkili olacaktır ama özellikle amerika, keine lust ve feuer frei'ı öneririm

Gerçekten herkese teşekkür ederim şarkılar çok hoş ama yine tavsiyede bulunmak isteyen olursa yok demem :)

ismail yk - haydi bastır

ac/dc - shoot to thrill

N.E.R.D. - She Wants To Move

tünelin başından istiklale koşarak çıktığımı bilirim.

ghostface killah, nate dogg & mark ronson-ooh wee

ucuz ve yabancı olsa da türkiyeye gönderirken vergilerden dolayı pahalı oluyor. yerli malı kullanmalı.

karmaloop.com var ama turkiyeye gondermiyor. amerikadaniste.com veya borderlinx aracılığıyla tr'ye göndertebilirsin. giyim ürünleri çok aşırıya kaçılmadığı sürece gümrüğe takılmıyor.

ebay'den alası olduğunu sanmıyorum

amores perros

das leben der anderen

reconstruction
everything is illuminated

çat diye aklıma gelenler..

crna macka beli macor izlemediysen hic durma

ben de uzak doğudan önereyim biraz:

(bkz: Gake no ue no Ponyo)

www.imdb.com howl's moving castle

www.imdb.com Kaze no tani no Naushika

izlemediyseniz Shichinin no samurai

www.imdb.com sik-gaek

www.imdb.com "black"

tokyo! www.imdb.com

www.imdb.com diary - mon seung

bir de extradan guy ritchie filmleri

la haine

ya evet vista görsel olarak iyi bir program, ama bilgisayarı çok kasıyor. bunun yerine xp kuruyorsun bilgisayar daha az kasılıyor. bir de her programı yüklemeden önce izin ver, emin misin gibi sorular soruyor, adamı manyak ediyor.

vista, win2000 gibi ara işletim sistemiydi. uyumsuzlukları oldu. yavaştı. windows 7 için sancılı bir hazırlık oldu.

bir çok şeyin yeri değiştiği için, okumayı baştan sökmeye çalışıyormuş gibi oluyor insan yeni bir işletim sistemi kullanmaya başladıktan sonra.

tahminimce bugünkü bilgisayar kullanıcıların yarısı, xp ile öğrendi bilgisayar kullanmasını, onun da etkisi büyük sanırım.

Bu konuya farklı boyutlardan yaklaşabiliriz aslında. Öncelikle kendi görüşüm, yaklaşık 1.5 senedir windows vista' yı severek kullanıyorum. Tabi ki orijinal olarak. Orijinalliğini niye vurguladığımı birazdan anlatacağım.

Windows vista, xp den sonra ilk başta kötü geliyor ancak service pack 1 ve 2 ile birlikte çok başarılı ve stabil bir os olduğunu kanıtlıyor. 1.5 yıl içinde hiç şişmeden format yemeden xp ile yaşamak hayaldir. Kullandığım tüm xpler korsandı vista ise orijinal belki fark bundan kaynaklı ama xp ile 3 ayda bir format atıyorum yahu...

Çoğu insan sistem kaynaklarını sömürdüğünü söylüyor. Görece olarak haklılar. Şimdi bunlara değineceğim.

Birincisi. Windows Vista' yı eski sistem bilgisayarla kullananlar yani 512 mb ve hatta 1 gb ram ile kullanmaya çalışanlar, ya da onboard kart ile. windows vista, ne yazık ki kuvvetli sistemler istiyor. Ama artık dünyada standart neredeyse 2 gb ram oldu. onboard kart da artık ev kullanıcıları için pek kullanışlı değil. haliyle p4, 512 mb ram li bir pc ye vista kurarsan "baba bu çok yavaş, anasını ağlatıyo sistemin" dersin. Ben 2 gb ramli bir laptop da kullanıyorum, boşta dururken yüzde 34 gibi bir rakam yiyiyor ramden. ama spss de istatistik yapıp, diğer yandan cd yazarken kaynak yüzde 70 i aşmıyor. tabi burada işlemci faktörü devreye giriyor...

İkincisi, Windows Vista' yı kötülemek için kötüleyenler. En tehlikeli grup, zira ülkemizde yeni çıkan şeylere bok atmak süper prim yapar. Vista XP' nin tırnağı olamaz diyenler zamanla Vista' ya geçtiler şimdi de hepsi Windows 7 kullanıyorlar. Windows Vista, stabildir, ofis kullanıcı için iyidir, oyun performansı yüksektir, driver yüklemezsin, işini kendi görür, arayüzleri güzeldir vs. vs. vs. Aynı klasmanda aynı marka 2001 ve 2005 model araba aynı mıdır en basitinden birinde kasetçalar verdır birinde ise cd çalar.

Son olarak, Vista kullanmayıp eleştirenler vardır ki kaçmak bu insanlardan en doğru iştir. Son olarak zamanında windows 95' den xp ye geçmek de çoğu kişi için kolay olmamıştı.

peki xp niye bu kadar kullanışlı dersen, çok temel düzeyde bilgisi olan bile kullanabiliyor, 64 mb ram harcıyor, ama eski eski ve eski. tüm bunlara rağmen gelmiş geçmiş en iyi os tabi ki microsoft un yayınladığı xpdir. ama vista asla kötü değildir...

orijinalliğe gelince orjinal sistemler cracklilere göre saldırıya daha korumalıdır.

Vista ilk çıktığında oldukça sorunluydu. Saçma sapan hatalar, dosya aktarım süresinin uzun olması, bellek kullanımı v.s dolayısıyla bu tür sorunlar son kullanıcıyı rahatsız eden sorunlar olduğu için çok şey yazılıp çizildi. Ben ilk halini kullanmadım ama 2-3 ay kadar sp2 li halini kullandım. Oldukça sorunsuzdu. Herhangi bir sorun çıkardığını görmedim. Sonra da zaten Windows 7 çıktı, Vistayı bıraktım.

1,5 yıldır, vistayı rahatlıkla kaldıracak bir laptopta vistayı kullanıyorum. ve çok çok iyi benim için bu işletim sistemi (daha önceki duyurularımda da görebilirsin bunu)
oyun oynamıyorum, günlük işlerimi ofiice ile, internet keyfimi firefox ile ve bazen yaptığım tasarım işlerinide coreldraw ve photoshop ile rahatlıkla kullanıyorum. dediğim gibi sistemimde ortalamın üstünde olduğu için ne bir hız sorunu yaşadım ne bir takılma ne bişey. bence gayet iyi bir işletim sistemi. görsel olarak da çok şey sunuyor.
ben fazalasıyla memnunum yani.

vista, çıktığı dönemde son kullanıcının genelinin bilgisayar donanımını kendisi için geçersiz/yetersiz kıldı. paşa paşa xp kullanan insan "lan dur vista'ya geçeyim" dediğinde kasma olayıyla karşılaştı. xp'de çalıştırdığı programı çalıştıramadı, uyumsuzluk kelimesiyle tanıştı. hemen her adımda sorulan onaylama soruları da katmerledi bu iticilikleri. kulaktan kulağa yayılan vista kötülemeleri de genel bir antipatinin oluşmasına katkı sağladı. microsoft vista'yı gözden çıkarıp umutlarını 7'ye bağladığında aslında bu sorun ortadan kalkmaktaydı. ancak mutlaka daha derin sebepler de vardır; vista'nın sevilmemesinde, görece kısa ömürlü olmasında. o sebepleri işletim sistemleri hakkında detaylı bilgi sahibi olanlara bırakarak, bir son kullanıcı olarak böyle düşünmüşümdür vista hakkında.

vista'yı güçsüz makinalarla kullananlardan daha çok, güçsüz makinaların üstüne "vista ready" yazıp içinde makinanın kaldıramayacağı işletim sistemiyle satan microsoft ve üreticilerin suçudur biraz da ünü.

standart laptopların 1gb ram, onboard ekran kartıyla geldiği bir dönemde çıktı vista.

hocalar, basit mantığın gözünü seveyim. üzerine ben de çok kafa patlattım da. vista candır diyen birisinin tek savunduğu mantıklı nokta windows 7'nin daha tam oturmamış olmasıdır ve xp'nin çift çekirdeği vista gibi desteklememesidir.

bana sorarsanız, vista benim ömrümü yedi, ömrümü. evet xp'de bilgisyara reset atmadan çözüm bulma, düzeltme olaylarına baya girmiştik ama vista bir yavaşlıyor ki kaç ram olsa farkmıyor. zerre kımıldamadığı zamanlar oluyor. gerçi son zamanlarda artık 2 yılın üstünden yeter dediğim için tepkiliyim biraz. ama çok basit ya:
paran varsa bas al son teknolojiyi, iyi bak 2 yıl değiştirmene gerek kalmaz
yoksa o kadar para, desktop alırsın daha ucuza iyi bi sistem kurarsın.
yoksa işletim sistemine falan kaldıysa işiniz, bol bol format vs. gerekir
ya da çak mac'i kurtul.
sakın galatasaray'ın hakan şükürü gibi windows veya windows xp/vista'ya çakılı kalma. lanet gitsin hepsine.

aynı makinede xp-vista biziniz ve win7 kullandım. vista ile calısmak mumkun degil hic bi sekidle. surekli takılma vs vs grafiklerde cokme. dvd takınca bsod lar oluyor. xp ve win7 birebir aynı performansta calısıyor. hatta uyum sorunu da yasamadım kesınlıkle kullandıgım proramlarda. ki vistaya kuramadıgım/bulamadıgım driverlar da oldu. win7 ye en kotu durumda xp driverını caktım yıne calısıyor sorunsuz. vista da update den sonra ucan driverlar mı dersin, surekli degisen dosya izinlerı mı dersin, diger partitionlara erisim sorunu mu dersin ne ararsan var. ha simdi 3 yıl formatsız xp kullanmısken[bilimum cad proramı adobe seylerı flnfln gibi kalkıp da vista yemıyor diye vista pesınden kosamam, calısıyorsa buyursun calısmıyorsa koyımgtune. her daim calısan linux um da var zaten. hanı tum bunlar arasında bi tek vista da surekli sorun yasıyorsam o isletim sistemını silerim oncelikle, donanımı degistirmek yerıne.

Üstteki hiçbir yorumu okumadığımı belirterek vista ile olan görüşlerimi yazıyorum.
Şu ana kadar hiçbir sorun yaşamadım. Hız sorunu da dahil (Pc'm high-end denilen standartlarda). Her şeyden önce soru sorulmasını uac'yi kapatarak hallettim. Tema olarak win98 temasını kullanıyorum (Çoğu ıvır zıvır da kapalı).
Ve ilk başlardaki cümlemi tekrar söylüyorum. Vista tek kelimeyle "problemsiz". Sanmıyorum ki kısa bir süre sonra win7'ye geçeyim. O derece memnunum.
(Ha win7'nin vista'dan "bariz" üstün olduğu bir zaman olursa -ki olur muhtemelen-, o zaman vistayı bırakırım o ayrı)

bilgisayarımda (dizüstü) vista kuruluyken ne yaparsam yapayım, hangi oynatıcıyı kullanırsam kullanayım 720p filmleri akıcı bir şekilde izleyemiyordum. şimdi win 7 var ve rahatlıkla izliyorum. kaymak gibi. elbette başka farklar da var ama benim aklıma en spesifik bu geldi.

nietzsche'den gelsin:

(bkz: god is dead)

bu tabi ki senin inanışına göre değişen bi şey aslında. inanan ve inanmayan kişilerin de yorumları buna göre olur. ama bi örnek vereyim.

sanırım çok eski bi din hocasının dersteki açıklamasıydı. bize "tanrının olduğunu, dünyada acı çeken insanların da olduğunu ancak bu kişilerin de öldükten sonra farklı değerlendirileceğini, ödüllendirileceğeni, hayatında hiç bi sıkıntısı olmayan, rahat yaşayan kişilerle bir tutulmayacağını" fln söylemişti.

ama dediğim gibi bu adamın düşüncesiydi, sana da pek mantıklı geleceğini sanmıyorum ama yine de yazayım dedim. o zamanlar benim aklıma hiç yatmamıştı, hala da yatmıyor. senin de bunun cevabını araman çok normal, çünkü ben hala tek bi mantıklı açıklama duymadım bununla ilgili. o yüzden mantıklı bi açıklama duyana kadar inanmamayı seçtim. çünkü bana göre masum bi kişinin ölmesinin, savaşın vb. mantıklı bi açıklması yok.

hıristiyanlar durumu genelde "tanrının bizim aklımızın ermeyeceği ölçüde büyük bir planı vardır" diyerek savunuyorlar.

ya din tartışması yapmak için değil de meraktan soruyorum:)


"tanrının olduğunu, dünyada acı çeken insanların da olduğunu ancak bu kişilerin de öldükten sonra farklı değerlendirileceğini, ödüllendirileceğeni, hayatında hiç bi sıkıntısı olmayan, rahat yaşayan kişilerle bir tutulmayacağını" fln söylemişti." şimdi burada dünyada acı çeken insan cennette çok iyi bi yere sahip olcak diğer çekmeyen insan ise normal bi yere hangisi karlı çıkıo bütünde acı çeken insan bu sferde diğer insana haksızlık olmuyor mu?

@thenis

evet oluyor. dedim ya bu benim fikrim değil. eskiden bi din hocası böyle açıklamıştı bize. bana mantıklı gelmedi, böyle saçma açıklama mı olur. ben saçma bulduğum için inanmıyorum. ama mantıklı bi açıklama karşısında tabi ki fikrim değişebilir.

Haklısın yani düşününce biraz tuhaf geliyor ama o sitede yazıldığı gibi "yok işte böyle böyle tanrı niye insanların acı çekmesine izin veriyor" demek bana çocukça geliyor. Burada evreni yaratandan bahsediyoruz. Bütün canlıları, gezegenleri yaratan, bunların da büyük bir düzen içerisinde kalmasını sağlayan varlık gerçekse, onu insan aklıyla algılamak zaten mümkün olmayacaktır çünkü sonsuz bir kudretten bahsediyoruz. Neden böyle olduğunu ölene kadar anlayamayacağız belki öldükten sonra da anlayamayacağız, ancak daha telefonun çalışma mantığını anlayamayan basit bir insanın böyle bir argümanla Tanrı'yı köşeye sıkıştırdığını sanması çocukça geliyor. Tanrı vardır yoktur bilemem, benim inancım kimseyi ilgilendirmez sonuçta o yüzden burada vurgulamayı gereksiz buluyorum. Ancak yok olduğunu da böyle duygusal yaklaşımlarla kanıtlayamayız gibi geliyor bana :)


Madem çok felsefik konuşacağız, ya ben sana o acı çekenlerin gerçek insan değil de illüzyon olduğunu söylersem? Ya onlar senin inancını sınamak için oraya konulmuşlarsa da aslında insan değillerse, öldüğümüz an yok olacaklarsa? Ürkütücü değil mi:)

tanrı'nın olmadığını ispatlamak için çok güçsüz bir sav bu. aklı başında her teolog diyecektir ki bu sava karşılık
"tanrı evreni ve içindeki her şeyi yarattı. insana akıl fikir verdi ve onları doğru yola yönlendirdi ancak hür iradelerine karışmamaktadır"
aynen sınavda yanınızda dikilip soruyu yanlış çözdüğünüzü görüp de uyarmayan öğretmenler gibi.

Hiçbir masumun ölmediği bir dünya olsa herkes inanırdı zaten..

1-sordun soruyu aldın cevabı e hani nerde tickleme işi?
2-teodise denen bir kavram var tam senin bu sorduğun soruyu açıklıyor. ona bir bak, ne güzel aydınlanacaksın. olur mu? hatta farklı bir alana kaydırıldığıyla bunun bir de sosyodise si vardır. ama o başka iş. oku sen gene de...

@brainfour
insana akıl verdi insanın hür iradesine karışmıyor demişsin. peki dört beş yaşında bana göre melek kavramıyla eşdeğer daha aklın,günahın ve sevabın ne olduğunu bilmeyen bir çocukla o çocuğun ölümüne dolaylı bir şekilde yol açan bir takım adamları eşit ölçüde bir tutabilirmisin. burada bir eşitsizlik söz konusu var. yani bu dünya güçlülerin ve acımasızların dünyası. sırf para için savaş çıkarıp çocukların ölmesine aldırmayan bir dünyada tanrı varsa eğer o ne iş yapıyor demek istedim.

dine gore dünya inananlar için test yeri oluyor.

dikkat çekilecek bir husus da var sayımlar,

ölümün süper hiper yanlış bişey olduğunu varsayıp düşünceye devam ediliyor.

tanrı gibi bir varlık ve sonsuzluk sözkonusu olduğunda insan hayatının fiziksel olarak sonlanması çokda tartısılacak bir durum değildir, göz ardı edilebilen bir değerdir.

oku
geçmiş ne, gelecek ne
sen kendini odiğerlerinin arasından nasıl sıyırıp alıyorsun gibi bir sorular geliyor benim de aklıma
peki ya sen nasıl göz yumuyorsun
buradaki seni şahsi alma lütfen

tanrının işi vardı bir yere kadar gitti.
o gelene kadar biz oyun bahçesinde oynuyoruz.
gelince loglara bakacak kim napmış görecek elimize verecek.
ne güzel düşünmüşüm.

o ölenler belki de tanrının bize bir oyunu inanıp inanmamızı ölçüyordur. eğer tanrı varsa bir bebeğin ölmesine izin vermez gibisinden. ufacık beynimizle bunu algılayamayız tabi.
cennet ve cehennem kavramı var inanırsan eğer cennete gideceksin ve bize sunulan o büyük nimetler senin olacak. inanmazsan cehennem var ateşler de yanıcaksın. inanırsan kaybediceğin bir şey yok inanmazsan çekeceğin ceza var. sence hangisi mantıklı ? ona göre davran ister inan ister inanma:)
ufacık bir örnek; kıyamet alametleri. binlerce yıl önce neler olacağını söylemiyor mu ?
yıllar ay, aylar gün, günler bir saat kadar kısalacak. burda anlatılan nedir günlerin kısalması değil. mesela bir ülkeye gideceksiniz yürüyerek kaç ay da ya da yıl da gidersiniz. şimdi ise uçakla 3 saat 5 saat. kısalmadan kasıt budur. :)

tanrının en büyük adaleti var olmayışıdır.

inanmak gönül işidir. inancını sorgularsan işi içinden çıkamazsın. allah böyle buyurmuşsa sen neden böyle olmuş diye düşünemezsin. elbet onun bir bildiği vardır. hem ne o öyle çalışmadan her şeyi allahtan beklemek. onlar da uğraşsın kardeşim. ateşin etrafında dans etmekle karın doymuyormuş demekki.
ha ateistler sorgulasın dursun. çok da umrumdaydı. açıkçası ateistlerin yazdıklarını okudukça imanım daha da sağlamlaşıyor. dur ulan kalkıp bi gusül abdesti alayım

koskoca evrende özgür irade olduğunu düşünmek bana bazen çok komik geliyor.

"din kitlelerin afyonudur" bu tür açmazlara, neden iyiler ölür acı ceker tanrı bunlara neden izin veriyor? gibi soruların aslında şu an bildiğimiz bi cevabı yok, keşke olsa, işte o zaman noluyor: "bizim aklımız cevabı almıyo işte.." ya da "vardır elbet bir sebebi.." şeklndeki dine dayalı düşncelerle bu sorgulama eyleminin önüne gecilmeye calışılıyor. sorgulayan insan mutsuz insan.

@kobuzchu kiz
inanışa göre değişir ceza çekip çekmeyeceğin, yani ben kendi inancıma göre yaşıyorum isteyen istediği gibi yaşar kimse kimseyi küçümseyemez bu durumda. demek istediğim ben inanmazsam acı çekeceğimi düşünüyorum, sen inanmadığın için bişey olmayacak diye düşünüyorsun, herkesin kendi düşüncesidir. ben inanmayanların cennete gitmeyeceğini düşünüyorum. bu benim düşüncem inananların gideceğini düşünüyorum bu da benim düşüncem. yanlış anlaşılmasın söylediklerim, tabi insanların nasıl öldüklerine de bağlıdır ne olup ne olmayacağı. tabi her inanca göre farklı yorum çıkabilir.

şunu belirtmek isterim ki yazdığım sav, kendi savım değil, ideal bir islam teoloğunun size söyleyeceği şeydir. dünyanın ahiret için bir test yeri olduğuna inançtan dolayı insanın hür iradesine karışılmaz şeklinde bir düşüncenin ürünüdür. aynı düşüncenin içinde çocukların buluğ çağına gelene kadar günahsız oldukları inancı vardır ki, günahsız olarak ölenler doğrudan cennete gitmeyi, dolayısıyla da en büyük ödülü almış olurlar.

(bkz: mardin)

seferberlik denir mi bilmem ama, belki (bkz: sirince)

(bkz: beypazarı)

bence tıpkı uykudaki gibi. karanlık. uyuduğunu hissetmezsin o an ama uyursun ya. ölüm de öyle olacak bence.

bukalemun olarak geri dönücem dünyaya.

ve deli gibi çukulata yediği için obez olan bukalemun olarak haberlerde boy göstericem, magazin malzemesi olucam..

bu işin sizcesi mi olurmuş. kitapta yazılmış işte, hepimiz cehennemde yanıcaz!

uykudaki gibi olursa sıkıcı ya. değildir öyle.jeanna hebuterne'nin betimlediği gibi olmasın da, cehennem gibi olsun razıyım.

ama bana kalırsa, yaşam* denilen ve nasıl/neden başladığı bilinmeyen bu olgu, sonsuz uyku ile bitmez/bitemez. bir yaratıcı var evet, ama onun da bir yaratıcısı vardır illa ki. sonuçta günümüz insanı, mevcut teknolojisiyle, koyun kopyalayabiliyorsa, çok daha gelişmiş teknolojilerle niye çok daha iyisi yapılmasın ki? konuyla ilgili olarak mükemmel bir karikatür: xkcd.com

bu, soruna cevap mı? değil tabii. ama alakalı. belki ölmek de, yaşamak gibi sadece bir adımdır. bekleyip göreceğiz.

ha öldükten sonra ne olacağım bana bırakılırsa, uzayda uzay/zaman eğrilerini istediğim gibi eğip bükebileceğim bi varlık olmak isterdim. deckard the last dimensionbender misali dolanırdım ortalıkta.

oldukten sonra aklimiz ve bilincimiz gibi bizi olusturan soyut kavramlar bedenimizden ayrilacak bence. bunu bilimsel olarak da arastiriyorlar su anda. oldukten sonra beyin fonksiyonlari dursa bile, akil ve bilinc kaliyormus bazi olumden donen insanlar uzerinde yapilan arastirmalara gore. bilim ruh demiyor buna tabi ama inanan icin de ruh ve yolculuk kavramlari giriyor isin icine. e o zaman bilime gore akil ve bilinc nereye gidiyor, onlar da ayrildiktan sonra huzur icinde yok oluyor belki de ya da karanlik enerjiye donusuyoruzdur. yuh :)

nolacak bedenini saracaklar 2 metre beze. koyacaklar toprağın altına. etinden sütünden yumurtadan ya da en doğrusu organik bileşenlerinden yararlanacak kainat. şurada hiç işe yaramadıysan bir çiçek boy verirken işe yaramış olacaksın. ama sen bunun farkında olmayacaksın. karanlık ve bilinçsiz olacak her şey. üstelik herkesin sandığı gibi bir gün uyanamayacaksın.

doğmadan önce nasıl hissediyorsan aynı şekilde olacak.. ardında bıraktığın tek şey eğer yaptıysan çocukların olacak.. aslında bunu yazmıştım, pek iç açıcı değil ama: sozluk.sourtimes.org

(bkz: eşkıya)

hiç birşey olmayacak dayı. hiç birşey.

doğmadan önce ne olduysa o.

hiçlik

ben de ölünce her şeyin biteceğini düşünenlerdenim. hissimiz, bilincimiz hiç birşeyimiz olmayacak. tamamen bitecek.

bedenim cürücek.böcekler falan yiycek.

götüne güveniyosa dalmalı orta yerden hem hakaret hem dayak yemeye ne gerek var dimi ;)

sikime sallamam.muhatap bile olmadım.olmamda.

Dayak atarsan büyük bir şerefsizlik örneği göstererek karakolda ağlarlar, sen suçlu duruma düşersin. Sonuçta adamın attığı lafın kanıtı yok ama senin çaktığın yumruğun kanıtı olacaktır. bence sallama, ama eğer lafın altında kalmamaya karar verdiysen değecek şekilde döv, dövdükten sonra da "anama bacıma küfredemezsiniz" falan de ki ağır tahrikten yırtma şansın olsun. yine de tekrarlıyorum, sallamaman en temizi.

laf attigina gore kavga etmeye hazirdir, kavga etmeyi aliskanlik haline getirmis adamin hayattan beklentisi de yoktur. emananeti cikarip da bogrune soktugu anda isin biter. benim daha olmeye niyetim yok.

uzak dururum sahsen.

ben erkek değilim ama bence sana saçın sakalın uzun diye laf atan birinin belli ki insanlara olan bakış açısı çok dar,ayrıca laf atıcak birinin kültür seviyesi de senden çok düşük olduğu için bnce hiç uğraşma.oyle tiplerin kafaları kalın olur kafası kalın insana da laf anlatmak çok zor olur.

ah duyma bile :)

asla alttan almam, almanızı da tavsiye etmem.
uzun saçlı olduğum zamanlarda hiç laf yemedim ama bir keresinde arabayla satış yapan ve anadolu'dan geldiği belli olan iki denyonun bana güldüğünü öğrendim, ben görmemiştim. elime sağlam bir sopa kaptığım gibi peşlerinden koştum. bağırıp bir güzel sıvadıktan sonra abi biz ettik sen etme diye yalvarmaya başladılar, yine de durmadım ve arabaların arka iki stoplarını kırdım. onlar için güzel bir ders olmuştur.

uzun saçlı bir arkadaşa istasyondan hareket eden trenden sarkmakta olan vatandaş sinir bozucu bir şekilde laf atmıştı, arkadaş da bu duruma sinirlenip hareket halindeki trene binmeye ve saldırmaya çalışmıştı ne diyosun lan sen şeklinde.
sonraları kendisini ikna etmiştim hiç değer mi böyleleriyle uğraşmaya, kendini niye tehlikeye atasın bu mallar için, salla gitsin diyerekten.

tavsiyem de budur. zaten birilerine laf atan, tacizde bulunan kişinin amacı genellikle karşısındakini rahatsız etmektir, yani sinirlenip bağırıp çağırırsanız büyük ihtimal bu şahıs bundan zevk alacaktır iyice bak nasıl da dellendirdim diye.

daldığımda üstünlük kurabileceğim bir ortamsa dalarım düşünmeden :) ama genelde laf atan kişiler 5 10 kişi bir olduklarında kendilerini adam gibi hisseden kişiler oldukları için bazen duymazlıktan gelmek en hayırlısı olabilir;)

öncelikle öss sınavı demeyelim bence... kazanma şansımız biraz daha artar. en azından bir Türkçe sorusu...

final dersaneleri iyidir. fem gibi cemaat dersanelerinden kesinlikle uzak durun. yurda falan götürürler seürekli bişey anlamazsın.

evet fem e sakın gitme bir gün bakmışsın seni kesip etinden makluba yaparda yurtta servis ederler ahhahahha buna gülerim

herşey öğrencide bitiyor bence fem final fark etmez ha bilinen bi dersane olsa iyi olur

cemaatçi diye fem'in faydalarından faydalanmamak gibi bir saflık yapma. fem'e giden alkolik arkadaşlarım vardı, hala da alkolikler.

Ben final dergisine ders. gittim,memnun kaldım.Tavsiye ederim.

slm, 2 senen var daha önünde acele etmene gerek yok, ben de meslek lisesi çıkışlıydım marmara 2 yıllık elektronik bitirdim, 2 aylık sıkı bi çalışma ile (sadece matematik) 80 de 79 yaptım ayrıca 67 turkçe yaptım geçtim gazi elektrik elektronik müh. ne, sana tavsiyem önce okuldaki derselrini sıkı tut notların yuksek olsun, son sınıfta da matematik turkçe çalışırsın, bölümün ne bilmiorum ama dgs yi kazanmak; kazandığın okulda geçireceğin intibak döneminden daha kolay benden söylemesi, kolay gelsin. başarılar.

ben son bi ay kala kendime program hazırlayıp günde 1-1,5 saat çalıştım, son günleri deneme çözerek geçirdim. sayısal 78/80, sözel 64/80 yaptım. ama kazanamadım :) bölümle de alakalı ben bilgisayar istiyodum, makine okuyan arkadaşım benden düşük yapmasına rağmen yerleşti.

cok yakın bir arkadaşım kazandı netleri falan bilmiyorum ama son ay gezip tozmayı bıraktı evde çalıştı dershaneye de gitmişti. Yani 2 sene önceden başlama bence. Hocalarıda hiç karıştırma gerek yok ama ortalamı yüksek tut okul puanı olayı var yine sistem değişmediyse.

benim bi arkadaşım da kazanmıştı ve okuldan çok bişey gelmemesine rağmen netlerini yüksek tutarak kazandı

sana tavsiyem o aldığın kitapları bir kenara koyarak okuldaki derslere asılman. okuldan gelecek bir 80 puan şansını epey arttırır. dgs 2009'un ne kadar kolay olduğunu ve aöbp'nin ne kadar önem kazandığını düşünürsen dediğimi anlarsın.
ben 2 yıllık bitince 1 sene ara verip o arada haftasonları dershaneye gitmiştim ama pek çalışma yapmadım. son 1.5 ay günde 1 sayısal denemesi çözerek 244. oldum ve istediğim yeri kazandım. aöbp'min 80 olması da yardım etti.
dgs çok kolay bir sınav. zamanı iyi kullanmasını bildikten sonra kazanman kaçınılmaz.
bir de www.dikeygecis.org var. dgsciler için çok yararlı bir site.

alkolik değilim ama cevaplayım. her türlü alışkanlık/bağımlılık için geçerlidir.

1- kişinin iş ve/ya ders başarısı düşükse.
2- sosyal yaşamını etkiliyor/bozuyorsa.

1 veya 2 den herhangi biri mevcut ise; bir sorun var ve "mutlaka psikolojik yardım alması gerek" demektir.

"çalışabilen ve sevebilen insan sağlıklıdır". birinin işi/dersi iyi gidiyorsa. yeterince arkadaşı da varsa. "sağlığını da bozmadığı sürece" istediği kadar içebilir, istediğini yapabilir.

ama her şeyin fazlası zararlı, onu söyleyim.

İçmek istemediğiniz halde içmek istiyorsanız alkolik olabilirsiniz.
Ed: Soru alkoliklereymiş pardon.

bir yudum veya bir kadeh de olsa hergün veya düzenli bir şekilde içiyorsanız, içmediğiniz zaman rahatsız hissediyorsanız, ''çok içiyorsun'' gibi sözlere sinirlenip, tepki gösteriyor ve insanların bu davranışlarına bir anlam veremiyorsanız, bir uzmana görünmenizde fayda var.

alkoliklere değil yav,oyle yazdığıma bakmayın genel bi soru,bu konuda az çok bilgisi olanlar işte.kimse kimseyi yargılamaıyo alkoliksin diye,ne haddime zaten

içmeden eğlenememek ile başlar içmeden yaşayamamak ile biter. sürecin neresinde olduğunuzu hesaplayın işte.

her gün ve düzenli olarak alınan düşük miktardaki alkol, sağlık için yararlıdır.

bir kadeh şarap derler. ama o 3-4 kadehtir aslında. tekrar ediyorum, zararlı değil yararlıdır. ama içki iç, içme; işin/dersin ve/ya sosyal yaşantın kötü ise; senin psikolojin zaten bozuk oluyor, bilimsel açıdan.

alkoliksin veya değilsin, önemli olan iş/ders başarın ve sosyal yaşantın.

hatta alkol alınca ellerin titremesi durduğu için, pek çok yaşlı cerrah ameliyattan önce içki içer. hatta bizzat tanıdığım bir psikyatr her akşam bir bardak viski içiyor.

alkol davasından bir süre önce çekmiş biri olarak:

-sigara içme isteği gibi alkol almak istemek.
-yemek yemek istememek, onun yerine alkol almak. dikkat edersen alkolik insanlar pek yemek yemez zaten. fena.
-özellikle uyandıktan sonraki zaman diliminde canının çekmesi ve içmek.

böyle böyle derken işte yaşam tarzı haline geliyor. yoksa her akşam zevkine içmişsin, kederle vesaireyle bir hafta alkolle arkadaş olmuşsunla alakası yok..
ciddi manada fiziksel bağımlı olduğunda, söyleyince kulağa karizmatik geldiği kadar güzel olmuyor.

günde ağırlığının kilosu başına 0.8 gr dan fazla alkol tüketiyorsan alkoliksindir.

Sürekli alkol düşünüyorsa.

gunde 3-4 bardak yararli degil kesinlikle. ozellikle kadinlarda gunde 1 bardaktan sonrasinin gogus kanseri riskini cok yukselttigi bilinen bir gercek.
ustelik gecenlerde new york times'da bir makale vardi. doktorlar 'biz gunde bir bardak sarap kalp sagligi icin yararli diyoruz ama sanirim diger degiskenleri yeterince iyi izole edemedik, bu konuda baska arastirmalara ihtiyac var' diyorlardi.
her gun duzenli 3-4 kadeh icki icin bir insanin 20 sene sonra karacigerini gormek isterim ben sahsen.

öğrenci halimle konuşuyorum; bütün parasını alkole yatırmaya başlaması. benim için etkili bir aydınlanma olmuştu bunu farketmem. bıraktıktan 5 ay sonra tekrar başladım ama artık kararında -nasıl diyor siz "sosyal"- içiyorum.

içmeden yapamıyorsanız alkoliksinizdir, ister az için ister çok..

bence bir insan gündüz (iş vakti, hatta işte) içiyorsa alkol sorunu vardır.

kimliğini bırakmışsın daha ne olcak kendini bırakmanla aynı şey. adam seni bulur sıkıştırır icabında şırangayla kan alırlar adamdan kamil kan. bence kimliğini al gerekiosa 50 lira ver. adam o kimlikle telefon hattı alır, kredi kartı alır borcu takar sana. bunlar aklma ilk gelenler.

kayıp olduğunu belirttiysen ve ona göre işlem yapıldıysa hiç bi işlem yapamazlar.

ama kimliği 3 yıl önce kaybettiğim için yenisini çıkarmıştım daha sonra eskisini bulduğum için 2 tane kimliğim vardı. yani kaybettiğim kimliği onlara verdim .

bi örnek daha
adam bi dükkana girer hırsızlık yapar senin kimliği piçlik olsun die atar dükkanın ortasına millet de hırsız düşürmüş diye senin peşine düşer, polis alır karakola, sabaha kadar sorgular, sinir, stres, zaman kaybı vs.

yahu, kayıp olduğunu belirttikten sonra nası bi işlem yapabilirler ki? hiç bi yaptırımı yok raat ol :)
yani yeni kimlik aldığın için gayet gidip "ahanda bu benim kimliğim diğerini kaybetmiştim" deme hakkın mevcut.

böyle kimlik kaybetme durumlarında yenisini almış olmak bir şey ifade etmiyor. eskisinin tamamen etkisiz kalması için gazeteye ilan falan verilmesi gerekiyor. elinizde kimliği kaybettiğinize dair bir belge niteliğinde yani.

ya arkadaş,(burda şair herkese seslenmiş, direk duyuru sahibine diil yani) istediğin kadar kayıp olduğunu belirt, noterden tasdik ettir, nerde yaşadığını sanıyosun sen new york da mı? herhngi bi olayda senin kimlik yakalanırsa gelir seni alırlar "derdini karakolda komserime anlatırsın" çekerler. bu ülkede kanunu uygulayan polisin keyfine kalmış. adam hazır olay mahallinde bulduğu kimliğin sahibini göz altna almyacak da beni mi alacak? ha sonra olayın iç yüzü anlaşılınca seni salarlar ama nezarette 2-3 gün geçirmeyi göze alabilio musun?

tabi bir de kaybettiğini söylediğin kimliğinin onca zaman sende olduğunun ortaya çıkma ihtimali var.

yeni kimlik almak için tabiki gazete ilanıyla başvuruyorsun öğrenci işlerine. ki başına saçma bi olay geldiğinde " ahanda kanıtım kaybettim hükümsüzdür" şırakkk gösteriyorsun. yaşandı test edildi.

öğrenci kimliği değil benim bıraktığım, nüfüs cüzdanı.yani benim 2 tane nüfüs cüzdanım vardı =/

onun için de aynı ki. verdiğin ilan duruyosa problem yok. ya da şimdiki nüfüs cüzdanında veriliş nedeni "KAYIP" yazıyorsa nema problema :D

şimdi tekrar sinir oldum ya. aynı olay kız-erkek 10 kişi bizim de başımıza gelmişti. bi de üstüne kabadayılık tasladılar. neyse kızlar da rahatsız oldu, korktular hatta. sorun çıkmasın diye de parayı bölüşmek istediler. neyse işte biz de kabul ettik, ödedik orda parayı. 1 hafta sonra da sabaha karşı kızlar yokken gidip, parasını zorla ödettikleri lambayı parçaladık. ha ne geçti elimize? hiçbir şey, sadece kendi çapımızda tatmin olduk. zaten çok az gittiğimiz bi yerdi, bi daha da uğramadık.

tabi sen daha mantıklı ve sabırlı biriysen bunu uygulamazsın zaten. birini bulup, ucuza kaynak yaptırın. ama kimliğini bırakma. burda da yazılmış zaten, her ne kadar geçersiz bi kimlik olsa da, bi olay olursa ifade vermen için pois götürebilir. bi şey iddia edemezsin, boşuna ifade verdiğin kadar zaman kaybedersin.

herşeyi geçin nüfüs cüzdanınızdaki tüm bilgilere sahip olacaklar. onun için değmez. cüzdan değişti diye bilgiler de değişmiyor ki.

5-6 lira için kötü niyetli birinin eline kimlik terk etmeye değmez. götürün bi kaynakçı, yaptırın, bir daha da mekanına uğramayacağınızı, arkadaşlarınıza da bu deneyimden bahsedeceğinizi söyleyin. bir işletmeciyi s.kmenin en etkin yolu budur. geçmiş olsun.

10 arkadas 3 tl veremedinizmi...dolas teker teker 3 er tl topla adamın parasını öde bence en iyi yol.

o nüfus cüzdanıyla doğru (yanlış?) ellerin yapamayacağı şey azdır diye tahmin ediyorum. boşuna kafa kağıdır demiyorlar.

zeytin, krem/beyaz peynir, tereyagi, belki yogurt, bi tane haslanmis yumurta, varsa yulaf, yoksa corn flakes. sut veya cay.

tabi ki en onemli besin oldugu icin onemsiyorum.

en kral kahvaltı domates beyaz peynir ve zeytinden oluşan kahvaltıdır. yanına da demli sınırsız çay. ohh mis.

evde, aileyle birlikte olunca daha göz kamaştırıcı bir kahvaltı yapıyorum. içecek nesquik ahah vazgeçemem, yiyecek olarak da her gün bir spesiyal oluyor gibi. omlet olabiliyor; domates, sucuk, yumurta karışımı bir şey olabiliyor; yağda kızartılmış hamur olabiliyor. annemin yaratıcılığının sonuçları olarak bazen tadı çok kötü şeyler de çıkabiliyor gerçi ortaya.

ama senenin diğer 10 ayında yok kahvaltı diye bir öğün hayatımda=) maksimum 1 ay yer alıyor hayatımda. o da sabah dersi ve dersten çıkışta zaman olduğu günler. alıştığım için olabilir ama pek gerekli bir öğün olarak görmüyorum..

boşlukları tamamlayalım: şimdi de aileyle sofraya oturabildiğim yok pek:/ düzenlerimiz baya farklı. bahsettiğim 10 ayın 9'unda da sabah acıkırsam 1 ya da 2 poğaça, yanında da kahve ya da ufak paket meyve sularıyla geçiştiriyorum bu öğünü..

eğer çalışıyosam ya da staj yapıyosam poğaça ya da tost yerim, yemem aslında yutarım bildiğin aceleyle
diğer zamanlar kahvaltıyla öğle yemeği aynı öğün olur genelde. omletten lahmacuna kadar herşeyi yiyebilirim o anki ruh durumuma bağlı
pazar ve bayram kahvaltılarındaysa annem sazı eline alır masayı donatır kahvaltılıklarla yanına krep omlet sucuk sosis pancakeden herhangi birini yapar. 2-3 dakika hem anneme hem babama kahvaltıda neden nutella yenilebileceğini anlattıktan (tartıştıktan) sonra yumulurum :)

hep yalnız kahvaltı ederim hiç öyle büyük aile kahvaltılarımız olmaz.ama eğer işim yoksa ve vatkim varsa, 2 dilim ekmekle beyaz peynir domates birkaç zeytin haftada bir de yumurta yerim yanında kesin çay içerim.
eğer okul veya işe gitmem gerekiyorsa sabah kahvaltı etmem ama yanıma bir tost alırım saat 9,5 10 civarı yine çayla onu yerim.

kahvaltı önemlidir atlamamak lazım.

yıllardır bikaç istisna dışında yemedim.

mümkün oldukça hafif şeyler ve sıcacık bir çay

pita ekmeğinin arasına fesleğenli mozarella peyniri ve terayağı karışımı, domates, füme salam, yaban mersini reçeli ha bir de espresso.

nesfit:(

iki dilim beyaz ekmek üstüne bal kaymak ve çilekli süt

(kilolu falan değilim)

Zaman zaman çorba.

en fazla bi tost meyve suyuyla. ama genelde direkt öğle yemeği.

günün en verimli zamanını bişeyler yemekle harcıyamam.

Hep yalnız kahvaltı eden bir insan olarak kahvaltıda çay vazgeçilmezimdir. İşe gideceğim günler sabah yüzümü yıkamadan ketıla su koyarım. Yanında kızarmış ekmek, beyaz peynir, zeytin... Canım tatlı çekiyorsa da nutella, yoksa çikolata :) Bazen akşamları da bunları yiyebiliyorum. Memnunum halimden.

Geç uyandığım zaman da çayı şirkette mutlaka içerim. Bisküvi, kek gibi bi şeyler atıştırırım ya da bi şey yemem öğle yemeğini beklerim. Ama asla poğaça veya açma tarzı şeyler yemem.

çavdar ekmeğiyle beyaz peynirli, veya (üşenmezsem) beyaz peynir+kaşarlı, ya da sadece kaşarlı tost. yanına bi fincan çay.

salam sosis reçel kızarmış ekmek çay domates peynir. tereyağı kesinlikle kullanmıyorum kahvaltıda. cheedar peynir vs vs

yukarda arkadaşların yazdığı seyleri yemediğim kesin.sabahları midemle aramız limoni oluyo,oğlene kadar bekleyip(öğlene kadar meyve atıştırıyorum)yemek yiyorum direk.bir de çoğu zaman öğlende kalktığım için kahvaltı faslını es geçiyorum

ben hergün en az 1 saatlik bir kahvaltıyla başlıyorum güne. her kahvaltıda mutlaka bir çeşit omlet ya da menemen oluyor. arada bir jambon ya da kavurma yiyorum yumurta yerine, kızarmış ekmek arası kavurma nefistir. bazen de zeytinyağı ve siyah susamlı tulum loru (bunu da tavsiye ederim nefistir, tavada pişirilip de yenilebilir, çiğ olarak da) canım çektiğinde küçük kare ekmekleri tereyağı ile kaşarlı tost yapıyorum. bu sıcak tercihinin yanında mutlaka közlenmiş kırmızı biber (toplu alıp mangalda közleyip stokluyorum bunu da. biber yoksa tukaşınki de iyidir), domates, zaman zaman taze ince acı biber ve jalapeno oluyor. jalapeno'yu artık kavanozda değil 5 kiloluk market tipi ambalajda alıyorum zaten, onsuz olmuyor. finali de nutella ve çay ile yapıyorum.

zaten gazete okuma ve sigara kısımlarını da ekleyince 1 saati kafadan geçiyor.

büdüt: "günün en verimli zamanını bişeyler yemekle harcıyamam." diye bir laf geçmiş. kahvaltı iyi yapılmazsa gün boyu acıkıp duruyor bünye, ne yese tatmin olmuyor. kahvaltıyı iyi yapmak o yüzden önemli. kahvaltı sıkı olursa tüm gün bir şey yemesen de vücut güçsüz düşmez, verim artar. arkadaşın olaya bakış açısı yanlış.

oglene kadar acikmiyorum niyeyse. insanlarin uyandiktan sonra nasil yemek yediklerini de anlayamiyorum. ola ki yersem de normalde 12:30 civari yedigim ogle yemegi saat 15'e kayiyor. pazar gunu yayilmaca kahvalti fasli oluyor evde, o da oglene dogru. pazar gunleri de klasik anadolu kahvaltisi.
peynir tabagi, zeytin, sucuk, bazen yumurta, findik ezmesi, zeytinyagli naneli domates, salatalik, ceviz receli(yenigun marka).
salam, sosis olmaz asla.

kahvaltı yapmadan evden çıktığım senede en fazla 3-5 kere olur. derse falan gitmek gerekirse iki dilim tost, çay ve vazgeçilmezlerim beyaz peynir-reçel. acelem yoksa haşlanmış veya sucuklu yumurta, peynir, en az iki çeşit reçel ve nutella. ve elbette güzelce demlenmiş çay.

Yurtdışında -italya'da- yaşıyorum. Sabahları ofisimizin arka tarafındaki bar'dan yeni çıkmış 2 kruvasan (genellikle biri çikolatalı, biri orman meyveli oluyor.) alıyorum, yanında da espresso. Hem lezzetli oluyor, hem ayılmamı sağlıyor.

bir fincan çay, bir dilim ekmege sürülen nutella :))

5 yumurtalı omlet 120 gr beyaz peynir 2 dilim çavdarlı ekmek ılık çay ve domates

valla sana kalmış ama bence saçını gene kısa kestir. sen çogu teoriyi yazmışsın o yüzden ben de başka bir tane yazmak zorundayım. yerçekimi saçların çok uzun ve agır oldugu için saç diplerin dökülüyor.kadınların saç dipleri daha güçlü

kaynak: hugh jackman

6-7 aydır saç dökülmesi var, 8-9 aydırda saçımı kurutma makinesiyle kurutuyorum diyorsun.saç kurutma makinesi saçları kuruturken saç köklerinde yanma ve hasar da meydana getirebiliyor.saçlarındaki dökülmenin sebebi bu olabilir.Benim fikrim saç kurutma makinesini çok fazla kullanma.

saç kremi kullanmayı kes. o da çok saç döker.

kaynak: çevremdeki bayanlar.

popoya kadar mı:/ saç uzadıkça kalitesi azalır zaten, kısaltmak ihtimaller arasında yok mu? olmadı saç dökülmesi için bioxcin kullananlar hep memnun duyduğum kadarıyla. bi de krem de dökebiliyor. çok toplamak da dökülmeye sebep oluyor. yaşa bağlı dökülme de olabilir ailedeki kellik oranı araştırılabilir.

saç dökülmesinin saç boyuyla alakası yok denecek kadar az,
uzadıkça daha fazla protein,vitamin ister doğru, ama bunu da vücuttan alır.

şampuan konusunda en azından kozmetikçilerin sölediği genel tavsiye, sürekli aynı marka şampuan kullanmak yerine, farklı markaları denemek.

hem saç kurutma makinesi hem de düzleştiriciler saçların kırılıp dökülmesine neden olur.
kış, soğuk, hasta olmadıkça saçını havluyla kurulamaya devam et.
ille düzleştirici kullanacaksan 1 hafta-10 günden daha sık kullanma.

ve dediğin gibi vitamin eksikliği, anemi veya başka sistemik hastalıklar da saç dökülmesini artırır. dökülme devam ediyorsa bir tahlil yaptırman iyi olur.

saçları kestirme ihtimalim yok malesef, o saçların kesilmesi demek ruhumun cekilip benden alinmasi demek sanirim..

sac kurutma makinesini kullanmayacagim artik.. kendi kendine kurusunlar..
aktarlarda satilan şu dogal şeyleri alacam, bepantene reklami çikiyor tv'de, "saçlarınızı dökülmeye başlamadan önce koruma altına alın, bepantene kullanın" falan diyor, onu alirim..

bu önerdiğiniz şampuanın içine kırılan serumu da araştırırır, teşekkürler cevaplarınız için arkadaşlar..

saçların kesilme zamanı gelmiş. benimde gür ve uzun saçlarım vardı. iyice dökülmeye başladıklarında vurdum üçe. valla en iyisi böyleymiş. ne dökülme derdi var ne bakım. yüz yıkar gibi saçımı yıkıyorum.

bende aynı durumdan muzdaribim benim de saçlarım yeni yeni dökülmeye başladı. bazıları saçların kalitesizleşip, yıpranıp döküldüğünü yazmışlar zaten. sana tavsiyem saçını kimyasal şeylerle temas ettirme(bakım için bile olsa). bitkisel ürünler kullan en azından saçına zarar vermezler. ben bioblas aldım, yeni kullanmaya başladığım için yorum yapamıyorum şuan ama bioblas'ın önce yıpranmış saçları döküp birkaç ay sonra yeni saç oluşumu yaptığı söylendiği için aldım, benim de saçlarım zayıflamıştı çünkü.

saclarin disaridaki kismi oludur, herhangi bir sey almaz vucuttan. o yuzden saclarini makineyle kurutabilirsin istedigin gibi. sadece kafa derine yakin olan kismi makineyle kurutmayabilirsin, eger bir fark yaratacaksa. Yani olay kafa derisinde, disaridaki sacin kok ile vucuda bagli olmasi disinda seninle bir alakasi yok, ister makineyle kurut ister cakmakla yak, kokunde bir degisiklik olmaz (kotu kokar yakarsan eheh).

Bir de erkeksin, yas kac bilmiyorum ama bazi gerceklerle yuzlesmek de lazim. Sonucta belli bir yastan sonra gur saci olan birilerini gordugumuzde parmakla gosteriyoruz. Dokuluyor bu meret erkeklerde. ailede de varsa tibbin buna bir cozumu yok malesef.

mevsiminden olabilir.
saçı kestirince dökülmesi azalıyor.

baba veya yakın akrabalarda kellik varsa üzgünüm :)

sıkıntı, üzüntü, stres de saç dökülmesine yol açabiliyor. öyle kötü dönemler geçirirken saçların fazla döküldüğü olabilir. bu ihtimale karşı da; canınızı sıkıp, moralinizi bozarak dökülmeyi hızlandırmayın.

yaşını yazmamışsın. @elbar söylemiş bir tek. acaba saçların dökülmeye başlamış olabilir mi? bence öncelikle bir doktora git. ve kaliteli marka şampuan, saç kremi, ve saçını makine ile kurutmadan önce kullanacağın 7/24 bakım kremi al. şu düzleştiriciler dediğin şey ne marka ki??? bence öyle garip şeyleri bırak. kaliteli bir markadan alışveriş yap.

bir de uzun saç bakımı çok zordur. benim de saçlarım belime kadardı uzun bir süre. taraması, yıkaması, kremlemesi vs 1 saatten önce banyodan çıkamazdım. o zamanlar hiç makine ile kurutmazdım.

erkekler saçlarına hiç iyi bakmıyor. halbuki sizlerin saçları genetik olarak dökülüyor. kadınlardan daha çok bakmanız lazım.

airline manager oynuyor sözlük ahalisi deli gibi. öyle al-satı çok değil ama zaman geçirir..

capitalism 2
online oluyor mu bilmiyorum ama offline bile gayet süper bir oyun.

transport tycoon var.
hatta openttd var. bu ikisini çalıştırmayacak bilgisayar yoktur heralde.

Maymun iştahlı

şerefsiz

Yalcin, kendince sebeplerin vardır umarım. bu duyuruyu açmak için tabi.

"lan pezevenk biz bir tanesini bulamıyoruz sen birkaç tane götürüyorsun adi herif. arkadaşlık bu mu lan" derdim

obez kirpi george +1

yani şerefsiz geçti ilk olarak aklımdan.

Yalcin'in arkadasi

"yalçın ayıp değil mi bu kadar kişiye beni rezil ettin :((" derdim. umarım soruyu yanlış anlamadım :/

hayat derdim ya da adi pezevenk !?

bende rahatsızlık uyandırmıyor ama gerçekten. ilişkiler çeşit çeşit. bu aşk üçgeninden (hep bu lafı kullanmak istemişimdir) 2 kişinin haberi oalbiliyor hatta 3'ü birden bilebiliyor mesela. hayat çok fantastik her şey zaman, mekan, şartlar, kişiler derken bükülebiliyor.. (gerçekliği bükmek, şu an uydurdum ama güzel oldu gibi)

kızsa orruspu, erkekse "vay lan helal olsun".

yazmayı unutmuşum cinsiyeti kız

kız da olsa erkekte olsa kaşar derdim. ama erkekler bu laftan hoşlanıyor gibi..

baştan desene! KESİN OROSPU

karaktersiz de denebilir.

kim olduğu önemli değil diyorsun da aslında nasıl da önemli. bi kere bu durumdan beraber olduğu insanlar haberdar mı ? haberdarsa bu onu çapkın yapar
yok değilse bu onu alçak yapar
ve bu insan senin sadece bi tanıdığınsa bu onu sadece insan hayatındaki bi renk yapar gereksiz bi renk belki ama ucu sana dokunuyorsa bu onu insanlıktan çıkmış bir yaratık yapar;)

erkek olaydi orospu cocugu derdim ama, kiz oldugu icin doyumsuz orospu derim.

kısa mesajda bile 160 karekter var ama, sende 1 karekter bile yok derdim :)

kaşar derim/denir.

Kibar bir dille kişiliksiz, saygısız; kaba olmak gerekirse kaşar. Bir ara yakın bir kız arkadaşım 3 kişiyle çıkıyordu, "Yapma, etme, hoş değil." diyebildim tabi...

hata yaptığının farkındaysa kafası karışık ve sorunları var derim.
ama bu durum hoşuna gidiyorsa ve sürekli birilerine oyun oynuyorsa doyumsuz ve edepsiz derim. cinsiyeti erkekse saykolojik ve çükolojik problemleri vardır derim. kızsa da egosunu tatmin ediyor derim. vs. vs.

kızsa cevap belli:
"hayırlı işler, bol kazançlar"

Bana da yer var mı derim
yok lan demem
der miyim yoksa
kesin demem
kan çıkacak ulen !

yalnızlık çok zor şey arkidişler
ha izmirde bi kız tanımıştım sanırım izmirin yarısına vermişti daha o yaşta
ben almadım ama
bu arkadaşın da bi hedefi var mı?
çıktığı herkeŞlen yatıyor mu galhıyor mu?
yatması da şart diil de

işte modern erkeğin de ayarını sikmek laızm bi yerde, kadınların aşırı serbest bırakıyolar
ben de çok sıkıyom gerçi bunun için de bana gelmiyolar
ama öyle sıkboğaz etmek değil, ne bok yediğini bilmek anlamında
yoksa zaten bi kadını genellikle kadının izin verdiği kadar tutarsın
ama adam olursan kadından aşırı izin alırsın
en azından boynuz yemezsin
ben yalnızım olum
ha evet, gene cool ol ama yani boynuzla gezme
kıza bi şey demeye hiç gerek yok ki
valla içimden orospu demek geçmedi
yeminlen
bana da yer var mı?
yok lan oha artık
yalnızlık feciymiş

Eklemedir koca konak ekleme: böyle olmuyor ama, "çıkıyor" nereye çıkıyor hepsiyle duygusal olarak yakınlaşıyor mu? O halde bu kız çok yalnız kimseye aşık değil ya da aşkı yakınlarında değil ya da ciddi bi karakter bozukluğu var.

ha masum çıkmalarsa, zaten azımsanmayacak miktarda bekar dişi kişi başka erkeklerle bi şekilde görüşüyor. onlara niye ırspı demiyonuz.

ırspılık baa galırsa bir meslektir, ikinci olarak pek çok kişiye kolayca veren kişiye denir, ama kendi istedikleriyle çıkan biri için ırspı demek... anlam kaymasına uğramış, ille bi şey diyeceksek kahpe diyelim.

vurun kahpeye sonra da :-P

arkadaşım işte

(bkz: hepiniz orospu cocugusunuz)

doyumsuz.

doyumsuz

Arkadaşlar hepinize çok teşekkür ediyorum
istediğim cevabı aldım

istedigin cevap nedir? ne sonuc cikardin yani bundan?

3-some istiyor belki derdim

in bruges

coen kardeşler

(bkz: dr. strangelove)

arabesk, natural born killers, dr.strangelove, clockwork orange akla ilk gelenler.

(bkz: Catch Me If You Can)

hemen hepsini izledim :(

mesela wes anderson'ın tarzı tam olarak ne? onun gibi bir şey olsa çok güzel olur.

absürt komedi: (bkz: get smart)

ya da michel gondry gibi.

komedi olmasa da, dark bi film, taxidermia.

monty python serisi

snatch

woody allen filmleri?

(bkz: Jim Abrahams)
(bkz: David Zucker)

şu adamların filmlerini izle.

(bkz: top secret)

dr strangelove

(bkz: stranger than fiction)

The Darjeeling Limited

braindead

the mouse that roared

www.youtube.com
www.youtube.com bu adamları takip et, üç film bir canlı şovları var.

+kendimde tekrar seyrettim şimdi, bu adamlar tam absürt kara mizah yapıyorlar.çok entelektüeller gerçekten
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com
www.youtube.com

kuzey avrupa sinemasına bak bence,
(bkz: bent hamer )
(bkz: roy andersson)
(bkz: jens lien )
(bkz: Anders Thomas Jensen )
(bkz: dagur kari )

şimdilik aklıma gelen yönetmenler bunlar, bu yönetmenlerin özellikle izlenmesi gereken filmlerini de listelerdim ama sözlükte bulursun muhtemelen önemli filmlerini.

oh oh, teşekkürler valla :) ne çok seven varmış absürt komediyi, kara mizahı :)

başbug 5003 dedi.

www.tsk.tr

ama bunun önceki yıllar için olanı var mı bilmiyorum.

(git: 91679)

bonus: (bkz: bandista)

bir sanatçı olsam mazhar alanson gibi düşünürdüm , o da indiren indirsin benim şarkılarımı demiştir. sanat para için değil halk için nihayetinde. sonuçta eminim her biri şarkılarını indiren bütün insanlardan daha paralı ve refah içinde yaşıyor. açgözlülükten başka bişey değil. emek evet ama şarkılarını seven insnalar olmasa o parayı kazanamayacaklar.maddi hayatları sadece albüm satışlarına bağlıymış havası vermeleri saçma diye düşünmekteyim.

- içerisinden sadece bir-iki şarkısını sevdiğim albüme para vermek içimden gelmiyor doğrusu. zaten albüm fiyatlarıda oldukça pahalı asgari ücrete göre. ama içerisindeki şarkıları çok seversem emeğin harcandığını düşünürsem gider alırım. mesela pink floydun the wallı internette bulamayacağın yer yok bende indirmiştim ama sonra gidipte orjinalini aldım. ama bir pop-rap şarkıcısın emek verdiğini düşünmüyorum.(mj ayrı tabiiki de) şarkıya bakıyorsun dıptıs dıptıs başka bişey yok 6 tane de nakarat iki satır kelimeyi tekrar o kadar. görgüsüz gibi kendi resminide cicili bicili elbiseleriyle albüm kapağı yapıyorlar görgüsüz gibi.
- emeğe her zaman saygı duygarım, türk milleti de imkanlar dahilinde duyar.
- sanatçı olsam albümden değil konserlerden, turnelerden para kazanmaya bakardım.
- bonus: bir metal grubuda vardı böyle.

- pratik ve ücretsiz. / her şeyi indiririm ama iron maiden'ın neredeyse bütün albümlerini ve bir çok dvd'sinin orjinalini satın aldım. yine de hepsinin internetten indirilmiş hali de var çünkü müzik dinlemek ya da bir konser izlemek için cd/dvd takmak gereksiz geliyor.

- emeklerine karşılık yeterince para kazandıklarına inanıyorum. zaten gerçekten emek harcayarak müzik yapan sanatçıların sıkı takipçileri oluyor ve bunlar orjinal ürün satın alıyor. ayrıca konserler var.

- sanatçı olsydım isteyen indirsin derdim. böylece güzel reklam yapmış olurdum.

bonus: coldplay'de bir albümlerini kendi sitelerinden paylaşıma açmıştı.

feridun düzağaç bir keresinde albümlerinizin korsan alınmasına kızmıyorsunuz gibi bir soruya hayranlarım müziğimi dinledikçe benim için sorun değil demişti. işte bu açıdan bakarsak sanatçıyla para kazanmak isteyen arasındaki farklı görürüz.

eğer gerçekten sanatına önem veren, kaliteli müzik üreten yada film çeken biriyse orjinal alırım. ama karşımdaki, hegün frklı mankenle anılıp, yemediği halt kalmayan biriyse hiç düşünmem indiririm. zaten o da 1-2 şarkıdır. alcağım anatçının 1)sanatı 2) kişiliği benim için ilk sıradadır. bunun dışında bazılarının 2 şarkısı güzel diğerleri fos, onları satın almıyorum ama tüm şarkıların iyi olduğunu düşündüklerimi alıyorum.

aslında zaten sanatçı halkın gözünde saygın birisi olursa halk alır. bence sanatçılar öyle korsan alınıyor diye üzülmesinler. hak edenin orjinali alınıyor.

ilk anlattığım olaydan beri ben hep f d nin orjinl albümlerini alırım. gerçekten sanat yapan bir iki insana katkıda bulunmak için.

evet evet, ben her zaman paranin albumle degil de, konserle kazanilacagini savunmusumdur. yani bana sanatcilarin album cikarip korsan almayin diye aglamasi gercekten sacma geliyor.

madem yapabiliyorsun beste/gufte; yap. sonra git mukemmel bir turkiye turnesi ayarla, didik didik gez butun illeri. biz indirelim sarkilari, sen de parani konserden kazan. belki bi noktayi atliyorumdur ama genel dusuncem bu yonde.

bir de dusundum de yillardir hic bi seye para vermemisim, her seyi indirmisim. hay allah :)

beyzbol sopasiyla araba parcalamak iyi tabi. ama bu ve benzeri seyler gercekten insani rahatlatiyor mu bilemem. cogu insana iyi gelen, keyif aldiklari ve dertlerini kisa sureligine de olsa unutturan aktiviteler oluyor. mesela spor yapmak, aktif hobilerle ugrasmak gibi.

@hoochie: ağzını burnunu kırarım. ama belayı almak da istemem.

derin nefes alıp vererek sayabildiğiniz kadar sayın içinizden (kaçta siniriniz geçiyorsa artık).
çok sinirlenince saymak yetmiyor bana, bi çıkıp yürüyorum 10 dk falan.

beni dövermisin bela olmam hemde çok ucuza yol paramı ver yeter !

şaka bir yana

havuzda haftanın 2-3 günü 1-1,5 saat yüzmek ama tempolu hem uygun hem huzur verici hem yorucu fazla enerjiyi de alıyor rahatlatıyor.
Senin aklındakilere göre ayrıca faydalı.

bir erkek olarak öğrenci evi bulaşığına giriyorum ben arada sinir stress kalmıyor o kadar kurumuş küflenmiş tabağa çanağa küfrede küfrede. spor yapmayı denediniz mi? buz hokeyi falan acayip zevkli yorucu ve deşarj edicidir

Ben kesinlikle boks ya da kickboks tercih ederdim doğrusu. Ateş etmek kesmez gibi yani sadece tetiğe basıyorsun. Ama kum torbasına yumruk atmak tatmin edici olur bence. Perküsyon, bilardo, yoga falan da kesmez gibi. Skydiving de olur heralde ama pahalı olur.
Bu arada hiç tavsiye etmemekle birlikte ben yemek yiyerek atıyorum :). Ya da yakın olduğum insanlarla kavga ediyorum, gereksiz yere, bunu da tavsiye etmem tabi.

poligona gidip yardırmak. silahla atış yapmanın zevkine vardıktan sonra stres neymiş unutursunuz.

bence kaya tırmanışı deneyebilirsin, gerçi sanırım senin istediğin seviyede bi deşarj olayı olmayabilir ama, bir de aklıma ritim grupları geldi..
www.youtube.com
bunun gibi :)

ben tae-bo yapmak üzere yola çıkmış, konuştuğum hoca tarafından karateye yönlendirilmiştim. beş ay sonra bıraktım. hala tae-bo ya da kickboks yapasım var. şimdi haftada 4 gün spora gidiyorum. tamamiyle sakinleştirmese de yoruyor, biraz olsun keyif veriyor. ama en kısa zamanda dövüş sporlarına bir el atacağım yeniden.

kumsal bul, ayakların çıplak kumların üstünde yürü.

kumsal boşsa, ya da boş bir alan bulursan, avazın çıktığı kadar çıklık at. etki yüzde yü.

maça git, küfür et.

imkan olursa aqua park'a git.

kendi fiziksel gucunu kullanacagin bir sey yap. yani silah vs yerine kick boks gibi. benim tavsiyem ise erkek arkadasinla guresmen yonunde. tum hincini cikar. vur kir!
ama senin dovmene izin versin :)
"bana mazlum´u getirin" gibi oldu ama ise yarar.

www.bukla.com
bana çok iyi geldiler, tavsiye ederim

sizin gibi birini istiyorum inşallah bir gün karşılaşırız.

şmdi kum torbası ve silah +1 skydiving de iyiymiş ama dediğiniz gibi pahalı ve tr de yapan yaptıran kaç kişi var ki?

En iyisi kum torbasına yumruk atma, kişioğlunu güzel yorar ama dikkat edin yumruk atmayı bilmeyen pek çok amatör rambo bileğini sakatlar. önce yumruk atmasını bilin torbaya gelişigüzel furmayın.

silahla atış da güzel onu da yaparız.

allah söyletti bak :-)
kum torbası iyidir iyi, sonrasında da sakinleştirici bir müzik yorgun bünyeyi okşar ferahlatır.

yahu enerjini boşa harcama !!
bizim dükkana eleman lazım (halı yıkama), gel istediğin zaman çalış, istediğin zaman otur dinlen; bir haftada sinir stres kalmaz, zayıflamakta cabası..
neyse bi şansımı deniyim dedim hemen kızma

en iyisi al bi kum torbası enerjini tüketene kadar vur. hem de istediğin zaman. veya sevmediğin bi firmanın müşteri temsilcisini ara ankesörlüden. ana avrat düz git. ben çok sinirlendiğimde önüme gelen ilk kapıya vururum. iki kez cama girdi elim. insanın arteri parçalanınca pek hoş olmuyor.

Burnout oynayın sesi de açın, 250 km hızla duvara bindirmenin keyfine varın.

amerika falan çok daha sık güncelleniyor bildiğim kadarıyla ama türkiye dediğin gibi çok sık değil

öyle bir duyuru var mı bilmiyorum ama şu forumda epey takipçisi var, güncelleme oldukça yazıyorlar:
wowturkey.com

3-4 sene öncesinde kalmış dediğim yer de Ankara bu arada.

en.wikipedia.org

rumencede ş var

üstünde çeşitli çizgiler olan é,æ, ve diğerleri Fransızca'da aktif olarak kullanılıyor. Arapça'da da sanırım.

almanca'a ä harfi de var. ("e" okunur)

ingilizce dışında latin haflerin kullanan her dilin kendine özgü harfleri vardır gibime geliyor.

balıklı göl ün çok steril olmadığını hatta ve hatta oradan başka bir hastalık kapılabileceğini söyleyenler var. o yüzden oraya gitmekten korkmuyor değilim. sedef ten kurtulucam derken hepatit b olup gelmeyelim.

sanırım küba'da varmış bunun tedavisi. fakat çok az kişi alıyorlar ve haliyle pahalı oluyor.

bir link de buldum:
www.blogpare.com

Hocam annemde vardı bu hstalıktan,dermovate merhem ve sürekli vazelin sürmek suretiyle kurtuldu.Bildiğim bir şey varsa sürekli nemli tutmak gerektiği.

(bkz: oktay avcı)

(bkz: kırmızı mantar) özellikle sedefe iyi geldiği söylenir ama.... denersin hiç olmadı 50 tl patlar.

isotrexin diye bir jel var. sedef hastalığınız çok çok çok çok ilerlemediyse ve bölgeselse, işe yaracaktır diye düşünüyorum. çok da ucuz bir krem, eczanelerde kolaylıkla bulabilirsiniz.
yalnız bu ilaç kortizonlu olduğu için max 10 gün civarı kullanmanızı tavsiye ederim. zaten içindeki açıklamada bulunuyor, öyle hatırlıyorum.

ben de aynı hastalıktan muzdarip biri olarak psorcutan krem kullanıyorum ama kortizonlu bir krem olduğu için uzun süreli kullanıma pek uygun olduğunu sanmıyorum. geçenlerde konuştuğum biri çapa'nın dermatoloji bölümünde bunun için bir birim olduğunu, fototerapi kullanarak (çok yoğun yayıldıysa yapıyorlarmış sanırım bunu onun dışında uygun bir kremli tedavi kullanıyorlarmış.) tamamen yokettiklerini(tabi belli bir süreliğine) söyledi. kremler işe yaramıyorsa hastaneye yatırıp uyan bir tedavi şekli de buluyorlarmış, denemekte fayda var.

@ wilwarn

isotrexin akne tedavisinde kullanılıyor. retinoin/retinoik asit deriveleri içermesi lazım. deriyi nemli tutmak yerine kurutur, emin misiniz isotrexin jel'in sedef için kullanımından?

ben 8 yıldır hastalıkla başbaşayım ama bendeki tamamen psikolojik olarak çıkıyor bana doktor methotrexate yazılım yanlış olabilir onu önerdi ağır bi ilaç ama aç karına düzenli alırsanız yok ediyo kesin tedavisi yok yine tekrarlıyo psikolojinize bağlı özellikle sigara çıkmasına çok yardım ediyo balıklı göl felan hikaye aldanmayın hasta merkezi diye bi site var üye olun ordan takip edebilirsiniz küba olayıda var maddiyata dayalı tabiki bi araştırın o siteyi derim

temiz hijyenik ucuz(haliyle)ama kalabalalık
sıra almaya gitmistik bir kez, cok uzun zaman sonraya sira verebileceklerini solemislerdi ama su an tam süreyi hatirlamiyorum, o sirada bi cok gelmis demek ki

kalabalık dışında iyi bir yere benziyor, çalışanlar güleryüzlü. internetten randevu alıp 30dk önce giderseniz sorun olmaz. provizyon alamadığımdan dolayı operasyonları nasıldır bilemiyorum fakat bir tanıdığımız gitmiş ve gayet memnun kalmıştı.

veysel gençten'in time lapse istanbul çalışmasından bahsediyorsunuz sanırım.

www.veyselgencten.com

vids.myspace.com

şöyle 1500-2000 parçalık bir puzzle tüm sıkıntını alır götürür.

bana öyle geliyor ki çabuk sıkılan bi insansınız, rutin sizi gerer. kendinizden ve bulunduğunuz yerden uzaklaşacağınız kısa yolculuklar size en iyi gelecek şey olacaktır. görmeniz, keşfetmeniz gereken yerler vardır belki de

kendine bi blok açabilirsin
ebru yapabilirsin

Teknoloji ile ilgileniyorsanız asit elektronik devreler yapabilirsiniz, hem eğlencelidir hem vaktin nasıl geçtiğini anlamazsınız hem de yaptıkça öğrenir bir sonrakini kafanızda canlandırırsınız.

Mesela:
www.biltek.tubitak.gov.tr

Burdakilerin bazılarının yapımı zor ayrıca programlama gerektiren devreler ama güzel devreler de var. Ya da en basiti çeşit çeşit, renk renk bissürü led ve uygun direnç alıp onları istediğiniz şekillerde bağlayıp güzel dekoratif şeyler yapabilirsiniz :)

dans dersleri al. swing, salsa, tango, flamenko, hiphop, ve baskalari arasinda hosuna gidecek bir tarz kesin vardir. bir dolu yeni insanla tanismana yol aciyor.

*seramik/heykel kursu olabilir. veya fimo hamuruyla kendiniz evde yapabilirsiniz.

*resim kurslarını araştırıp öğrenmek lazım. sadece hobi olarak yapacaksanız, cd veya kitap setleri de iş görür diye düşünüyorum.

*pahalı bi hobi olmakla beraber cam/ cam üfleme okulları olabilir.

*pastacılık olabilir. (çikolatadan heykeller, gıda boyalarıyla yenilebilir resimler yapan adamlar var) okulları var sanırım.

*kokulu mum tasarımı çok güzel olur ama malzemeye para gerekir sanırım.

*maketsetleri alıp evde kendi kendinize yapabilirsiniz .

cinsiyetinizi bilmediğim için söyliyim dedim. çoğu bayanların ilgilendiği hobiler gibi dursa da erkeklerin de ilgilendiği şeylerdir.

model uçak. (maket değil)

1 - 1,5 milyara eski bir volkswagen tosbağa al.. biraz da cebine para koy.. orjinal haliyle toplatmaya başla, boyat, detayları ile uğraş..

güzel bir dürbün alıp gökyüzünü gözlemleyebilirsiniz. hoşunuza giderse bir teleskop alıp evrenimizin ne kadar muhteşem olduğunu görme şansını elde edersiniz.

1 ve 4 ü göz önünde bulundurarak bol bol orjinal ingilizce çizgi roman oku. paran yetişirse cilt al, yetişmezse scan indir oku.

dans dans dans
özellikle salsa'yı tavsiye ederim
insanın bütün enerjisini ve yaşama sevincini yeniden bulmasını sağlıyor.daha önce nerdeymişim ben dedirtiyor

evde sarap yapmak olabilir mi?

Öncelikle size "yapamazsın" diyenler olacaktır, onlara kulak tıkamayı öğrenin. Sonra güzelinden bir dünya haritası edinin ve olası rotalarınızı çıkarın. Sonra Kara'nın dediği gibi ülkelrin yasal prosedürlerine hakim olun.

Ben açıkçası iş bulup çalışma kısmına biraz yaş olarak bakıyorum. Mümkünse de yasal olarak riskli olabilir.. Ama bence kendinizi orada eğlenip burada finansa etmek amacıyla iyi bir video kameraya ve fotoğraf makinesine yatırım yapmaya yöneltebilirsiniz. Televizyonlara bu görüntüleri satmak "belki" mümkün olabilir.

Şimdi maalesef Türkiyeli olduğumuz için 2-0 yenik başlıyoruz o sebeple parça parça paln gerçekleştirmek zorunda kalabilirsiniz. Yani kurbağı ürkütmeden vize olaylarına girmek gerek.. Sizin ülkeden girip öbür taraftan çıkıcaz deyince irkilebilirler ama bankada para cillop görelim dedik tadında 3-5 li gruplamalar yapabilirsiniz bence.

kalacak yeri (hatta yemeklerin bir kısmını da) iyice bedavaya getirmek için couchsurfing kullanılabilir. siteye giriyorsunuz, gideceğiniz yerdeki üyelerle irtibata geçiyorsunuz, sonra da gidip adamların evlerinde kalıyorsunuz. yemek konusunda yardımcı olurlar size, en azından çarşıdan pazardan aldığınız şeyleri evde hazırlamak gibi bir imkan olur. aynı kişilerin sizi yönlendirmeleri sayesinde de yaban ellerde kazıklanmaktan kurtuluyorsunuz. böylelikle maliyet çok azalıyor.

Öncelikle deli gibi planlamanıza gerek yok. Abartıldığı kadar imkansız, zor, karışık bir iş değil bu. Her yıl on binlerce kişi sırtında çantayla dünyayı dolaşıyor.

Başlangıç olarak fikir almak için nette biraz araştırma yapmanızı, benzeri yolculuklar gerçekleştirenlerin hikayelerini, anılarını, bloglarını okumanızı öneririm. Neler beklemişler, neler bulmuşlar, neler hissetmişler, nelerde zorlanmışlar, nelerden keyif almışlar, bunları inceleyebilirsiniz.

Benim araştırmalarımdan gördüğüm kadarıyla işin en zor kısmı önce kendi kafanızı bu yolculuğa hazırlamak.

dostum couchsurfing.com, hospitalityclub.com ve globalfreeloaders.com bu sitelerden bedava kalacak yer bulabilirsiniz guzel bir profil olusturun,
ikincisi bu sokakta muzik vs calip para kazanma ihtimaliniz olabilir (NEY calmayı ogrenin tasiması kolay ogrenmesi de cok zor degil kalabalık sokaklarda 2 sat calsanız bir gunluk masrafınız cıkar)varsa bir yeteneginiz onuda sokakta show olarak sunup para kazanabilirsiniz veya ingilizce ogretmeni olabilirsiniz bazı ulkelerde gonullu kampları oluyor onlara basvurabilirsiniz az para verirler ama olsun ingilizceniz iyiyse ozel ders verebilirsiniz kagıta cıktı alın yazın telefon emil arayan olur belki.otostop ile ve tren ile giderseniz bir yerden bir yere cok az masrafınız olur.evli bir cift olmanız bunları yapmanızda size kolaylık saglar.Dunya turu cok zor degil ve çok sıkıntı yasarsınız ama hayatta yapilacak en guzel şeyi yaptıgınız için bu sıkıntılar size koymaz.
ben de bir kız arkadas bulabilsem bana eşlik edecek ben de cıkacagım dunya turuna.

böyle bir durumda şu blogu okumak işkence olabilir ama yine de bir göz atın derim :)

cuneytguven.blogspot.com

Bence en iyisi önce ufak ufak Türkiye'yi gezmeye başlamak. Az çok fikir verir size.

üşenmeyip yazan, dahası destekleyen dostlara teşekkürler..

www.mekangunlugu.com

Benim arkadaşım öyle tek başına dünyayı dolaşıyor. 6 ay Türkiye de 6 ay yurtdışında. Asla plan yapmıyor bu arada.

Her gün bilet bakıyor nereye ucuz bilet varsa oraya gidiyor. Uzun süreli kalacaksa önceliği vizesiz olması ki asya güney amerika afrika öyle zaten. Vizesiz olunca 3 ay kalabiliyorsun her ülkede-bazılarında 1 ay vs değişiyor tabi- asya ya gittiğinde anlatmıştı sorun olmasın diye tek yön bilet rezervasyonunu photoshopla çift yön yapıp çıktısını alıp gösteriyormuş şu ana kadar hiç sorun olmadı dedi.
Havaalanında inince bakıyormuş otellere hostellere bazen couchsurfing, 5 yıldızlı otelde çok ucuza kaldığı da olmuş ya da couchsurfing de birileriyle tanışıp onlar yardımcı olmuş gezmesine. Otostop falan da çekmemiş motorsiklet kiralıyordu 30 a yakın ülke gezdi böyle

Vizeli olan yerlerde 1 aylığına geliyorum diyip 6 ay kalmak biraz zor da vizesiz ülkelerde 3 ay kalıp sonra öylesine komşu ülkeye geçip tekrar dönersiniz 3 ayınız yeniden başlamış olur. Çalışma işi zor benim arkadaş home office çalıştığı için para kazanmaya devam ediyordu.

heroin?

hımm garip bir soru olmuş, çok basittir aslında cevap ya. gece yastığa kafanızı koyduğunuzda onun yüzü geliyorsa aklınıza ayrılmayın; gelmiyorsa ayrılın..

En temizi.

dönünce başkasını bulurum diyorsan hiç düşünme ayrıl derim.hatta klişenin dibine vurup,"önüne daha iyi fırsatlar çıkar ,doğru adam ben değilim beni bekleme" derdim ben.
orda harcadığın telefon parasına değmez,bi dünya da kapris duyucaksın ,zaten herşeye patlayacak durumda olur askerler genelde o yüzden hiç çekilmez(gözlemlediğim şeyler bunlar)

valla aranızda ciddi bir bağ ya da plan vs. yoksa zaten askerlik sürecinde ayrılma olasılığınız çok yüksek..

aramızda ciddi br bag yok aslında..henuz 2 ay oldu ve oyle hayatımızın en guzel gunlerinide gecirmedik beraber. ama o tutturmus ben seni beklerim diye.

ben pişman olmuştum, neticede askerde telefonun ucunda bir sevgili olması daha iyi.

tecrübem yok ama bir tanıdık "askerde zaten psikolojin alt üst oluyor, o sürede sana anlayış gösterebilecek birisi değilse direk ayrıl" diyordu. bir süre idare edersiniz, olmazsa ayrılırsın?

böyle düşünüyorsan giderken ayrılmayacaksan bile gidince ayrılırsın. kuzenim sözlüsünden ayrılmıştı. yine en temizi gitmeden ayrılmak.

binlerce dansöz var.

oyalama kızı

sen böyle düşünürken öyle bağlanılıcak bir durum yok derken, kız seni beklerim diyor yani geleceğe dair düşünceleri var. askerdeyken ayrılınca seni beklemesini yaptığı bir fedakarlık olarak görücek daha çok üzülücek,şimdiden bitir derim.

boşuna bekletme kızı. nasılsa askerden döndüğün zaman "anasını satarım lan" diyerekten bol bol kız arakdaş edinme olaylarına girişiceksin.
döndüğün zaman tertemiz mis gibi tasasız sorunsuz bir hayat istiyorsan geride bırak. askerliğini yap dön. hiç uğraşma.

böyle bir soru aklınıza gelebiliyorsa tabi ki ayrılmalısınız. askere gitmeseniz de.

istediğiniz kadar çılgın değil ama i am sam izleyebilirsiniz, her türlü güzel bi film.

requiem for a dream.

daha ne olsun?

edit: yalnız değilsin ayrıca. doğumgününü yalnız geçirenler klübüne hoşgeldin. çok boktan, değil mi?

edit2: requiem for a dream beni sadece 1 yerde ağlattı. ama ağzıma yüzüme sıçtı, boşaldı bıraktı. ilk izlediğimde 2 gün etkisinden çıkamadım öyle diyim.

Ps: i love you iyidir.

ps: I love you'yu hatmettim. ama diğerlerini listeme alıyorum. doğum günüm yarın ama depresyon bu gecen baş gösterdi. tüm gün film izleme kararı aldım ben de... saolun bu arada öneriler için. ;)

(git: 66207)

requiem for a dream de ağlanır mı bilmiyorum. Ama gerçekten tiksinme duygusu uyandırıyor.

Ama ağlama garantili film
(bkz: nae meorisokui jiwoogae )

tesadüfen online izledim.Sonunda noluyor lan bana gözümden çıkan bu yaşlar ne,ben ağlarmıydım dedim. Hemde hüngür hüngür.

hotaru no haka

şimdiden uyarıyorum bak ağzına sıçabilitesi yüksek bir film.

(bkz: eyes wide shut)